4.5 BEYNİN GECESİ

“Toprağa ekilen tohum, büyümek için ihtiyaç duyduğu her şeyi kendine çeker!.”

Toprağımız, beynimizin gecesidir (beynin bilinçaltında yürüttüğü faaliyetleri ve derin potansiyelleri)..

Ektiğimiz tohumlar, beynin gündüzünde (ayık halde) geçirdiğimiz düşünce, duygu ve fiillerimizden oluşur.

Her ne ekiyorsak beynin gecesine, “O” ektiklerimizi gün ışığına çıkarıp, bize yaşatmak üzere çalışır.

Mesela “para elinin kiridir” dersin… Para hakkındaki bu hükmün, beynin gecesi tarafından “para kötü/pis birşeydir” şeklinde anlaşılır ve beynin bu anlayıştan yola çıkarak paranın senden uzaklaşması için çalışır. Çünkü beynin gecesinde seni kötü olan şeylerden koruma güdüsü vardır!.

Ya da “paraya önem vermem” dersin, beynin gecesi bunu “para önemsiz/değersiz bir şey” olarak anlar ve elindeki parayı değerlendirmene izin vermez.

Veya “para benim için çok önemlidir” dersin, beynin gecesi bunu “paradan başka hiçbir şeyin önemi yoktur” diye anlar ve para dışında ne varsa önemsiz kabul edip, onları ihmal etmene sebep olur.

Parayla ilgili verdiğim bu basit misal yaşamımızdaki herşey için geçerlidir.

Beynin gecesi, sınırsız zenginliğin kaynağıdır ve bu kaynağı değerlendirebilmemiz için “beynin dilinden” anlamamız gerekir. Zira beyin mekanizması, düşünce ve duygularımızla üzerinde yürüdüğümüz “kıldan ince, kılıçtan keskin bir yol”a benzer.

Beynin gecesine haset ekersek, O evrenle derin bağlantılarını kullanarak ektiğimizin büyümesi için her neye ihtiyaç varsa dalga dalga üzerimize çeker ve ateşin odunu yaktığı gibi, büyüyen haset ateşinde yanar kavruluruz.

Beynin gecesine önyargıyı ekersek, O ektiğimizin büyümesi için her türlü ihtiyacı kaynağından (yani, evrenden) dalga dalga üzerimize çeker ve önyargımız büyüdükçe iman nurumuz söner.

Beynin gecesine imanı ekersek, O bizi imanımız ölçüsünde evrenle derin bağlantılarından ve hadsiz imkanlarından yararlandırır.

Beynin gecesine ölümsüzlüğe imanı ekersek, O ölümün ötesine dair dalgaları üzerimize çekerek bize ölümsüzlüğün şerbetini içirir.

Beynin gecesi, evrenin her noktasına uzanacak kadar uzun kollara sahip olup, tüm ihtiyaçlarımızı karşılayacak mutlak Keriym (öylesine cömert ki, kendisini inkâr edenlere dahi sayısız nimetlerini bağışlamakta olan) Rabbimizdir!.

Ama biz dışarıdakileri Rab kabul eder, onlardan ihtiyaçlarımızı karşılamalarını beklersek, Keriym Rabbimizin beynimizdeki varlığından ve lütfundan yüz çevirmiş oluruz.

Cimri, Rabinin cömertliğine güvenmeyip, “biter”, “azalır”, “yok olur”, “kaybederim” korkusu yüzünden dışındakilere sımsıkı tutunarak beynin gecesindeki derin potansiyellerinden yararlanmaktan mahrum kalanın vasfıdır.

Beynimizin gecesindeki Rabbimizin keremini anlatan şu Kudsî Hadis’i okuyalım:

Ey kullarım! Hepiniz dalâlettesiniz ancak benim hidâyet ettikerim hariç. Benden isteyiniz ki sizi hidâyete erdireyim.

Hepiniz fakirsiniz, ancak benim zengin ettiğim hariç; benden isteyiniz ki size rızık ihsan edeyim.

Hepiniz günahkârsınız, ancak benim mağfiret verdiklerim müstesnadır; içinizden her kim benim bağışlayıcı olduğumu bilir de benden mağfiret dilerse, aldırış etmeden (günahlarının büyüklüğüne) bağışlarım!..

Sizin evveliniz ve âhiriniz, diriniz ve ölünüz, yaşınız ve kurunuz kullarımdan en takvalısı kalbi gibi olsa bu durum benim mülkümde bir sivrisineğin kanadı kadar artış meydana getirmez!..

Sizin evveliniz ve âhiriniz, diriniz ve ölünüz, yaşınız ve kurunuz en şakî kulun kalbi gibi olsalar (yani hepsi inkârda olsalar), bu durum benim mülkümden bir sivrisineğin kanadı kadar eksiltmez!..

Sizin evveliniz ve âhiriniz, diriniz ve ölünüz, yaşınız ve kurunuz bir sahada toplansa ve içlerinden her insan ümitleri yettiği kadar istese, her isteyenin istediklerini veririm ve bu benim mülkümden hiçbir şey eksiltmez.

Öyle ki içinizden biri denize uğrayıp iğneyi suya daldırıp alsa… Kesinlikle bilin ki BEN sınırsız ihsan ediciyim, varlığın sahibiyim, yüceyim.

DİLEDİĞİMİ YAPARIM!..

Bağışım bir sözdür. Azabım bir sözdür.

Bir şeyin olmasını istersem emrederim, “OL” derim; ve o şey olur!..”

 

Evet… Bize takdir olunanlar, beynin gecesine ektiklerimizdir. Bundan dolayı “Ne ekersen onu biçersin..”, “Rüzgar eken fırtına biçer..” demiş atasözü. Ne var ki yaşamımız genellikle ne ektiğimizi bilmeden, gaflet içinde ektiklerimizi biçmekle geçer.

“Bilsek ekermiydik?..” diye soracak olanlara Keriym Kur’ân’da şöyle cevap verilir:

“Eğer geri döndürseler elbette (gene) yasaklandıklarına geri dönerlerdi! Şüphesiz ki onlar yalancılardır.”

Bu da göz ardı edilmemesi gereken bir başka gerçektir!.

Konu derinleştikçe ayrıntılar kafa karıştırıyor. Ayrıntılarda kaybolmadan biz tekrar konumuza dönelim ve biraz beynin kendini ifade dilinden, yani “rüya”dan bahsedelim.

Rasûlullâh Efendimiz (s.a.v.) rüya hakkında şöyle buyurur:

“İmanlının rüyası, Nübüvvetten bir cüzdür..”

Ve yine bu konuda şöyle der:

“Benden sonra Nübüvvetten sadece mübeşşirat (müjdeciler) kalacaktır..”

Sahabenin: “Mübeşşirat da nedir?” sorusu üzerine Efendimiz (s.a.v.): “Salih rüyadır..” cevabını vermiştir.

Türkçede rüya kelimesi, Arapçada rü’yet kelimesinden gelir ve görülen şeyler için kullanılır.

Salih rüya, ıslah eden görüş demektir.. Yani, “mutlak gerçeği ilkah ederek kişiyi evhamdan arındıran… Mevcut durumunu iyileştirip, daha verimli bir hale getiren görüş..”  anlamına gelir.

Kişinin salih rüya görmesi, beynin gecesi diye anlatmaya çalıştığım bilinçaltı faaliyetleri ve derin potansiyellerinin bilinç üzerindeki etkileriyle ilgilidir.

Beynin gecesi, evrenle derin bağlantılarından yararlanır ve daima en kısa yolu izleyerek büyük resmi açığa çıkarmaya odaklı çalışır.

Buna mukabil beynin gündüzü ise farkında olduklarından hareket etme zorunluluğu içinde, dolaylı yollardan (analiz ve sentez yollu) hareketle, ayrıntılarda gezinerek büyük resme ulaşmak ister.

Salih rüya ise, kişinin ayrıntılarda gereksiz yere vakit kaybetmemesi ve hedefine hızla ilerlemesi için, beynin derin potansiyellerinin aşkın desteğini arkasına alarak akıl yürütmesini sağlar. Dindeki tabiriyle “aklın, iman nuru ile hareket etmesine izin verir”.

Tabi rüya derken, bunu uykuda gördüklerimizle kayıtlamamak gerekir!. Nitekim uykuda rüya görmemize sebep olan beyin faaliyetleri, uyanık haldeyken de baskın gelebilir ve biz ayıkken de rüya görebiliriz.

Rasûl ve Nebilerdeki vahiy gücü veya Velîlerdeki ilham, derin beyin faaliyetleriyle ilgilidir. Keza telepati, sezgi, öngörü gibi aşkın duyumlar dahi derin beyin faaliyetleriyle alakalıdır.

Burada önemli olan rüya görmekten ziyade, görülen rüyanın derin beyin desteği ile getirdiği kazançlardır.

Doğrusunu bilen Allâh’tır..

 

Waalwijk, 14-05-2016