BÖLÜM 2.14 EPİFİZ 1

Mir’âc odur ki, ölümü tadan kişi, intizâr vaktinde gözlerini ona diker

Hadis-i Şerif

 

Üstadım selam,

Bugün “DMT spirit molecule” belgeselini izledim.

Belgeselde epifiz bezinin (beyinde üçüncü göz diye tanımlanan, mercimek büyüklüğünde kozalaksı bez... İngilizcede adı “pineal gland”) salgıladığı DMT molekülünün (bir tür nörohormon) bilinçte transcendent deneyimlere sebep olduğu anlatılıyor.

Ayahuasca isimli bitkiden de elde edilen ve içilerek vücuda alınan DMT hormonu, LSD gibi halüsinojenlerden farklı olarak, kişide varlığın tekliği esası ve bütünlüğü deneyimini stimüle ettiğinden bahsediliyor.

Ayrıca belirli meditasyon çalışmalarının epifizde DMT salgılanmasına destek olduğu ve bu tür salgılamanın oluşturacağı aşkınlık halinin daha derin etkileri olduğu konusuna da değinilmektedir.

Kişi DMT hormonu etkisi altında iken hakikatına urûc ederek (şuursal bir yükselişle) birimsel varlığın(ın) yokluğunu deneyimliyor.

Belgeselde bir denekin nokta olarak tanımladığı, evrenin tekillikten meydana geldiği deneyimini paylaşması ise çok ilginç. Çünkü siz dahil, bazı tasavvuf ehli kitaplarında tekilliği nokta benzetmesi ile açıkladığından, bu benzetmenin ortak bir vizyondan kaynaklandığı fikrini oluşturdu bende.

Denekler üzerinde yapılan araştırmalar sonucunda, bu hormonun kendini beden veya birim kabul ve hissetme durumundan kişiyi çıkartıp, tümel tekin hayalî yansıması olduğu deneyimini yaşattığını saptayan bilim insanları, DMT molekülünün  insanın evriminde önemli bir rolü olabileceğini de düşünmekteler.

Burada aklıma şu husus geldi...

Bazı tasavvuf kaynaklarında daha üst özellikli/şuurlu yeni bir neslin oluşumunda Ulü’l Azm olarak tanımlanan Rasûllerin önemli bir kilit taşı olduklarından bahsedilir. Bu bilgiden hareketle, evrenin ilk oluşum bilgisinin epifiz üzerinden beyinlerine geçişi ile teklik şuuruna evrilen bu zevatın beyinlerinden yayılan dalgalarla insanlık kademe kademe gerçeğe evrilmiş ve son Nebi Hz. Muhammed (s.a.v.) ile insanlığın evriminin tamamlanmış olduğunu düşünmekteyim.

DMT hormonunun beyin yönetimine el koyması ile deneklerin her biri kısa bir süre içerisinde varlığın tekliği ve sistemsel bütünselliği gerçeğini deneyim yollu kolayca anlayabiliyorlar... Etkisi geçip, denekler bireysel kimliklerine geri döndüklerinde ise, anlatımlarından her birinin benzerî deneyim yaşadıkları ortaya çıkıyor.

Burada aklıma sizin “İnsan ve Din” isimli kitabınızda “Tadına Varmak” bölümündeki şu cümleniz geldi:

“Bilinçli insan ruhu, bedenle irtibatını tam olarak kopardığı zaman, kim olursa olsun önce kendi bilinç ve arınmışlık mertebesine göre kendi öz hakikatine doğru bir yükselişe geçer.

Daha sonra, ruhtaki veri tabanının zorunlu getirisi olarak, -kendini tüm yaşamı boyunca beden olarak kabullenişi ve bedene dönük yaşaması nedeniyle- bedenine döner; kendini, varsa, duruyorsa eğer, bedeniyle bütünleşmiş olarak bulur.”

Ne kadar ilginçtir ki, Rasûlullâh Efendimizin (s.a.v.) “ölmeden önce ölünüz” diye buyurduğu ve tasavvufta yakîn hallerinden olarak bilinen deneyim ile DMT etkisi altında olan deneklerin deneyimledikleri tabanda aynı olup, ölümün gerçekleşmesi halinde tüm insanların yaşayacağı ortak deneyimdir!.

Sevgi ve saygılarımla,

 

Waalwijk, 27-02-2011