Uyanış
BÖLÜM 1.6 FRAKTAL
Her şeyin melekûtu (Esmâ kuvveleri) elinde olan (tedbirâtın bu mertebede oluştuğuna işaret) Subhan’dır… O’na rücu ettirileceksiniz.
Kur’ân Çözümü, Yâsiyn sûresi 83
Üstadım selam,
Varlığı oluşturan(lar) ile oluşan(lar) (“yaratan ile yarattıkları” ya da “tanrı ile kulları”…) şeklinde iki yapıda ele almamız her ne kadar genel bakış açısını oluşturan mantığa uysa da, aslında bir oluşumun altyapısını teşkil eden oluşturma dahi bir oluştur.
Ve yine bu genel bakışa göre oluşturan her zaman oluşmuşun özünde ve kapsamlı olduğu varsayılır.
Ne var ki modern bilim böyle bir varsayımın bilgi yetersizliğinden kaynaklandığını söyler.
Beyin kendi içinde dünyasını ve kimiliğini oluştururken, dünyası ve kimliği de başka bir oluşumun oluşturanı olarak iş görür!..
Beyin ve kendi içinde meydana getirdiği dünyası ile kimliği bize göre her ne kadar evrenin farklı boyutlarında oldukları zannedilse de, gerçekte her ikisi de boyutsallık söz konusu olmaksızın tek bir planda yer alırlar. Farklı boyutlar düşüncesi, öncelikle bedensel algılamanın (beş duyunun) bilinci yanıltmasından, sonra da bu konudaki bilgi eksikliğinden kaynaklanmaktadır.
Örneğin, arabayla bir yerden başka bir yere yolculuk yapmaktayım.
Zamanda ve mekanda yapmakta olduğum bu yolculuk fikri, gerçeği değerlendirecek veritabanından yoksun olan beynimin, mevcut veritabanına göre kurgusudur. Çünkü algı ve bilgi yetersizliğinden dolayı, herşeyin tek bir planda bir diğer şeyle bağlantıda olarak mevcut olduğu ve bu evrensel bütünsellikteki çok yönlü işlevimin farkında değilim.
Bir yerden başka bir yere ziyaret nedeniyle yolculuk yapmakta olduğum düşüncesi, büyük resmin (gerçekliğin) sadece küçük bir parçasıdır!. Zira daha geniş bir açıdan bakabilsem, belki de dünya ismini verdiğim yaşam alanın canlı bir varlık olduğunu, benimde o varlığın kan damarları içinde akmakta olan bir kan hücresindeki oksijen olduğumu göreceğim!?.
Evet, nörobilimcilere göre beyin, kendi içinde dünyasını ve dünyasına göre de kimliğini oluşturan kuvveler merkezi iken; beynin içinde oluşturdukları, belki de bir başka oluşumun boyutsal derinliğindeki oluşturanı olamaz mı?.
Geçenlerde “Sucker Punch” isimli bir film izledik. Filmde kişinin içinde bulunduğu gerçeklik, mevcut hâlet-i ruhiyesine uygun varsayımlarla başka bir boyutta farklı bir gerçekliğe dönüşmekte ve er iki boyuttaki oluşlar ve olaylar birbiriyle bağlantılı olup, paralel gelişim göstermektedir.
Bundan çıkan sonuç şudur…
Beynimiz evrenden algıladıklarını veritabanına göre yorumlayarak kendine göre bir gerçekliğe dönüştürse de, dönüştürdükleri yine de ana gerçeklerle paralel bir yol izler!.
Cam açık uyurken gelen rüzgarın yüzüme vurmasını beynimin rüya aleminde kızılderelilerin yüzüme attıkları ok şeklinde yorumlanması gibi… Bunlar her ne kadar birbirinden farklı dünyaları oluştursa da, birbiriyle bağlantılı ve uyumlu hareket halindedirler.
Yani, her bir şeyin bir diğer şeyle bağlantıda olduğu evrende, boyutlar arası farklı dünyalardaki oluşumların her biri diğeriyle paralel bir yol izler.
Yeryüzünde vuku bulan hadiselerin, göklerdeki planet ve yıldızların iz düşümü olduğunu tespit eden astroloji ilmi, aslında bu gerçeğin bir tespitidir. Yıldız ve gezegen hareketlerinin ileriye dönük olarak alacakları pozisyonları ve bunun oluşturduğu açıların yeryüzündeki canlıları nasıl etkileyeceğinin öngörülmesi, mikrodan makro yapılara kadar evrende herşeyin kendi sistemi içinde yaşamlarını sürdürürlerken, aynı zamanda birbirleriyle bağlantıda olup, paralel bir hareket içinde olduklarını gösterir.
Yeryüzündeki canlıların oluşum ve gelişim çizgisi, göktekinin iz düşümüyse eğer… Başka bir gezegenin canlılarına göre biz gökte konumunda olmaz mıyız?. Bu durumda onlarda bizim iz düşümümüz olmazlar mı?.
Acaba “O Allâh ki, yedi semâ yarattı ve arzdan da onların bir mislini! Emir (hüküm – iş) onların aralarından sürekli – kesintisiz inzâl olur…” ayeti, bu gerçeği mi dillendirmekte.
NETİCEDE oluşturan(lar)ın oluşturdukları nihai bir oluşum olmadığı gibi; oluşturma işlemi dahi mutlak bir başlangıç noktasını teşkil etmez. Zira her oluş bir nihayet olduğu gibi, aynı zamanda başka bir oluşumun bidayeti durumundadır… Tıpkı fraktalda olduğu gibi. (Not: Fraktal; çoğunlukla kendine benzeme özelliği gösteren karmaşık geometrik şekillerin ortak adıdır. Sonsuza dek iç içe geçmiş birbirini tekrarlayan şekillerdir. Bu tanıma göre fraktal ana şekle benzer gitgide küçülen alanı sonsuz olan bir şekildir.)
Öyle ise “sistemin üstü…” anlamına gelen, oluşumun ötesinde bir oluşturan aramamak gerekir. Çünkü oluşturan aynı zamanda bir oluşumdur!. Bundan dolayı oluşturanı oluşum içinde tespit etmek, gerçeğe ermenin doğru yoludur.
Oluşturan(lar) ile oluşan(lar), Allâh ilminde Esmâ’sının açığa çıkış seyri için takdir edilmiş yazgıdan ibarettir. “Arş’ın Rabbi Allâh, onların vasıflamalarından münezzehtir.” (Enbiya sûresi 22)
Oluşturan(lar) ile oluşan(lar), evrendeki konumlarına göre nicelikleri ve nitelikleri ne olursa olsun, tüm bunlar uzay kapsamında (yani, Allâh ilminde…) birbirine göre var algılanan şeylerdir.
Sevgi ve saygılarımla
Waalwijk, 02-08-2011