4.1 Mİ’RÂC 1

Haram aylarından olan Recep ayı, Rasûlullâh Efendimizin (s.a.v.) ifadesiyle “Allâh’ın ayıdır”. Bu ayda Efendimiz (s.a.v.) o meşhur Mi’râc’ını yaşamış ve kendisine verilen Mi’râc’tan ümmetinin de bir pay almasını istediğinden, ümmetine beş vakit salât’ı teklif etmiştir.

Rasûlullâh Efendimizin (s.a.v.) Mi’râc’ı neden önemlidir?.

Rasûlullâh Efendimize (s.a.v.) Mi’râc, kendisine destek veren ailesinin ve iman edenlerin ablukaya alınıp, her türlü sosyal hakların ellerinden alınarak eziyet ve hakaretlerin artırıldığı; aynı dönemde en büyük destekçisi olan amcası Ebu Talib’in ve eşi Hz. Hatice’nin (r.a.) vefat ettiği; Taif’ten yardım istemesine rağmen ora halkı tarafından hakarete uğradığı zorlu bir döneminde verilmiştir. Efendimiz (s.a.v.) bu zorlu dönemi “Senetü’l Hüzün” (Hüzün Yılı) olarak isimlendirmiştir.

Efendimiz (s.a.v.) bu zorlu döneminde azim ve sabırla Allâh’a yönelişinin getirisi olarak Mi’râc ile Cebrail’in makamını geçerek, kendisinden evvel kimsede açılmayan “Şuhud-u Zât”a ermiştir. Bunun yanı sıra Mi’râc’ta kendisine daha birçok bilinmeyen ilahî sırlar açılmıştır, ki bazı Velîler bu sırlardan kitaplarında yer yer bahsetmişler.. Ve yine Mi’râc ile ilgili hiç yazılmamış öyle sırlar vardır ki bunları ancak nasibimizde varsa ehlinden dinleyebiliriz.

Mi’râc, Allâh’a erme arzusuyla bağrı yanan üstün istidat ve kabiliyetli bir insanın, bedenin dünyevî istek ve arzularına gem vurup, azim ve sabırla Allâh hükümlerine uyarak hareket etmesinin muhteşem getirisidir.

Mi’râc, kişinin beden kayıtlarından kurtulup, madde ötesine geçerek hakikatına doğru şuursal bir yükselişi anlamına gelir. Başka bir ifadeyle, beden kayıtlarından kurtulan bilincin holografik evrende serbest kalmasıdır.

Mi’râc fiziksel bir hareketlilik olmayıp, Rasûlullâh Efendimizin (s.a.v.) “ben gittim demedim ki, bana gösterildi dedim” ifadesiyle belirttiği üzere bilinçte yaşanan bir tür algı geçişidir.

Rasûlullâh Efendimiz (s.a.v.) kendisine “Mi’râc nedir?” diye sorulduğunda: “Ben, ondan (Mi’râc’tan) güzel bir şey görmedim ve o getirilen şey, Mi’râc odur ki, ölümü tadan kişi, intizâr vaktinde gözlerini ona diker..” şeklinde cevap vermiştir. Efendimizin bu açıklamasından anlaşılan odur ki Mi’râc, ölümü tadan bir insanın bedenin dünyasından geçerek, berzah aleminin uhrevî değerleri içinde kendini bulması gibi bir deneyimdir.

Rasûlullâh Efendimizin (s.a.v.) Mi’râc’ı üç aşamadan oluşur ki bu aşamalardan sadece üçüncüsü bize hedef olarak gösterilmiştir:

Birinci aşama, maddenin sırrına ermekle başlar..

İkinci aşama, berzah aleminin fethi ile ölümötesi yaşamın sırlarına agah olunmasıdır.

Üçüncü aşama ise, refref denilen bir tür yükseltici kuvve ile varlık aleminin (Sidre-i Münteha) ötesine geçerek, iki yayın birleşmesi misali veya daha da yakın (Kab-ı Kavseyn ve Edna) bir halde Rabbini (Esmâ’sıyla Allâh’ı) batınında (hakikatın olarak) müşahede etmektir.

Başka bir ifadeyle Mi’râc, kendini tanımanın aşkın halidir!.

Doğrusunu bilen Allâh’tır..

 

Waalwijk, 08-04-2016