Uyanış
3.7 İHDİNAS SIRATAL’MÜSTAKIYM
İhdinas Sıratal’müstakıym;
Bizi sırat-ı müstakime (Hakikate erdiren yola) hidâyet et.
Kur’ân Çözümü, Fâtiha Sûresi
Önceki ayette kişinin Allâh’a kulluk etmekte olduğu bilincine varıp, hakikate ermesi hedeflenmişti. Bu ayette ise hidâyet ile kişinin hakikat üzere istikamet sahibi olarak yaşam sürmesi hedef olarak gösterilmiştir.
Her oluşun, oluşum gayesi istikametinde gelişim göstermesi hidâyetidir. İnsanın hidâyeti, yaşamını Allâh’a kulluk etmekte olduğu (varlığın tekliği {vahdet} esası ve birliği {tevhid}) anlayışı yönünde sürdürmesidir. Çünkü bu anlayış, insan beyninin doğası açısından en ideal olanıdır.
Konuyu biraz daha açıyım…
“El Hâlık” ismi, Allâh’ın oluşturma vasfıdır.
“El Hâlık” ismi manasını Üstadım Ahmed Hulûsi şöyle açıklar:
“El Hâlık… Mutlak TEK yaratan! Esmâ özellikleriyle birimleri “yok”ken “var” kılan! Hâlık’ın “halk” ettiği her bir şeyin bir “hulk”u, yani yaratılış amacına göre bir huyu, ahlâkı (doğasına göre davranışı) vardır…
Bu nedenle “tehalleku BiAhlâkıyllâh = Allâh ahlâkı ile (Allâhça) ahlaklanın!” buyurulmuştur ki bunun anlamı; “Allâh Esmâ’sının özellikleriyle var olmuş olduğunuzun farkındalığıyla ve bunun gereğince yaşayın” demektir.”
“Kur’ân Çözümü” kitabı, “Esmâ Ül Hüsnâ”
Şimdi, Üstadımın bu açıklaması ışığında şu soru üzerinde bir düşünelim:
Hâlık’ın “halk” ettiği insan beyninin “hulku” (ahlakı) nedir?
Yani, “beynin yaratılış amacına göre huyu” ya da “doğasına göre davranışı”...
İşte bu sorunun çözümü hakkında ipucu veren bir Rasûlullâh (s.a.v.) açıklaması şöyledir:
“Her doğan, ancak fıtrat üzere doğar; sonra ana ve babası onu Yahudi ve hrıstiyan ve mecûsi yaparlar. Tıpkı bütün uzuvları tamam olarak hayvan yavrusunu dünyaya getirdiği gibi; siz o yavruda bir eksiklik görür müsünüz?!”
İnsan beyni, hakikat şuuruyla yaşama amacına uygun bir programla yaratılmıştır. Bundan dolayı insana hakikatını bildirecek ve yaşatacak düşünce ve fiiller (şartlar), insan doğasına uygun olanıdır.
Bunun aksi ise insanın fıtratını (genetik istidadını) bozar. Fıtratı bozulan insan ise tıpkı genleriyle oynanmış bitki veya hayvanlar misali, doğasına uymayan bir hal alır. Yani “hulku” (ahlakı) bozulur.
Bir insanın, kendini bedensel varlık kabul etmesi veya hakikatından perdeleyecek herhangi bir fikrin etkisinde kalması, doğasına uymayan hallere bürünmesine sebep olur ve bu halleri üzerinden atamazsa, genlerinde kalıcı bir değişime yol açarak, genetik istidadını bozar. Bakara sûresi 75. ayette bu hususa şöyle işaret edilmiştir:
“Şimdi siz ey iman edenler, (genetik geçmişi bu olan Yahudilerin) size inanmalarını mı ümit ediyorsunuz? Oysa onların bir kısmı vardı ki, kelâmullâhı (Musa’yı) dinler, dediklerini anlar, sonra da bile bile tahrif ederlerdi (değiştirirler başka anlamlara çevirirlerdi).”
Hidâyetin nasıl oluştuğu sorusuna gelince…
Bu hususta Rasûlullâh Efendimiz (s.a.v.) bir açıklamasında şöyle buyurur:
“Şüphesiz Aziyz ve Celiyl olan Allâh, rahime bir melek tevkil etmiştir. Melek, “Ey Rabbim bir nutfedir; ey Rabbim bir kan pıhtısıdır; ey Rabbim bir çiğnem ettir” der. Allâh bir mahlûk hükmedip yaratmak istediğinde Melek; “Ey Rabbim erkek midir yahut dişi midir; Şakî (şekavet ehli) midir yahut saîd (saadete ermişlerden) midir; rızkı nedir; eceli nedir?” sorularını sorar. Bunlar anasının karnında iken böylece yazılır!..”
Efendimizin (s.a.v.) bir başka açıklaması ise şöyledir:
“Muhakkak yüce Allâh yarattıklarını bir karanlık içinde yarattı. Sonra onlara nurundan saçtı!.. Bu nurdan nasibinni alan kimse hidâyete erdi!.. Nasibini alamayan da dalâlete saptı!.. Bunun için Allâh’ın ilmine göre kalem kurudu!.”
Naklettiğim bu iki Rasûlullâh açıklamaları hidâyetin, kişinin anne rahmindeki oluşumunun 120. gününde kozmik/astrolojik tesirlerle beynine programlandığını anlatır.
Nitekim “Emri semâdan arzı tedbir eder..” Secde sûresi 5. ayet, burçların varlık üzerindeki etkilerinden bahseder.
Bu konuda daha fazla bilgi isteyenlere Üstadım Ahmed Hulûsi’nin “Hidâyet Nedir, Nasıl Oluşur?” yazısını okumalarını öneririm.
Doğrusunu bilen Allâh’tır..