On Beşinci Hadis-i Şerif

Rasulullah (s.a.v.) Efendimiz, Allâh-u Teâlâ ’dan naklen şöyle anlatıyor:

- “Allâh-u Teâlâ şöyle buyurdu:

- Ey Âdemoğlu, hasta oldum; ziyaretime gelmedin...

Âdemoğlu sordu:

- Ya Rabbi, sen âlemlerin Rabbisin... Seni nasıl ziyaret edeyim?

Allâh-u Teâlâ buyurdu:

- Bilmiyor musun? falan kulum hasta oldu... Amma, sen onu ziyaret etmedin... Eğer onu ziyaret etseydin; beni yanında bulacaktın...

Allâh-u Teâlâ devamla buyurdu:

- Ey Âdemoğlu, senden yemekle doyurulmamı istedim, ama sen beni doyurmadın...

Âdemoğlu sordu:

- Ya Rabbi, seni nasıl yemekle doyurayım? Çünkü sen âlemlerin Rabbisin...

Allâh-u Teâlâ anlattı:

- Falan kulum, senden su istedi; vermedin... Ona su verseydin, beni yanında bulacaktın... bunu anlayamadın mı?”



Üstâdım Ahmed Hulûsi der ki: “Tasavvuf fenâfillah ve bekâbillah isimli iki aşamaya dayanır.”

Bu Kudsî Hadis’in konusu ikinci aşamanın tamamlanmasıyla ilgilidir.

Birinci aşama, urûc denilen varlığın hakikatini kavrama yolunda yapılan düşünsel bir yükseliştir.

Yani, “ne yana dönersen Vechullâh karşındadır (Allah Esmâ’sının açığa çıkışıyla karşı karşıyasın)!” ayetinde belirtildiği üzere, varlığın her zerresinde Esmâ’sıyla aşikar olanı bilmektir.

Gaybî Sunullah (k.s.) Hz. lerinin açık ve net bir şekilde ifade ettiği gibi:

“Sana âlem görünen, Hakikatte Allah’tır...”

Yani, “kesitsel algılamaya dayalı bakışla evren zannettiğimiz, gerçekte ismi Allah olan Vahidü’l-Ahad’ın ilminde Esmâ’sıyla yüz göstermesinden başka bir şey değildir!”

Birinci aşamada kişi, hasta olmak veya aç kalmak gibi her türlü beşerî hallerin, gerçekte ismi Allah olan Vahidü’l-Ahad’ın Rubûbiyet hükmüyle (Esmâ’sının terkip hükmüyle) açığa çıkışı olduğunu idrak eder.

Böylece varlığın hakikatine ulaşarak, birinci aşamayı tamamlamış olur!



İKİNCİ AŞAMA ise bu seyrin tamamlanmasıyla ilgilidir.

Bu da Kudsî Hadis’te: “Hasta oldum ziyaretime gelmedin” ve “senden yemekle doyurulmamı istedim, ama sen beni doyurmadın” şeklinde belirtilmektedir.

Yani ikinci aşamada kişi, karşılaştığı her türlü beşerî hallerin Allah Esmâ’sının terkip hükmüyle açığa çıkışı olduğu müşâhedesi içinde, Sünnetullah gereklerine göre tepkisini oluşturarak yaşama mârifetine ermesidir!

Kişinin kendini bedensel varlık zannedip, Esmâ olduğu hakikatinden perdelenerek beynindeki hilafet kapasitesini hiç değilse ölüm ötesi yaşamını kazanma yolunda değerlendirmemesi; ya da başka insanların bedensellik fikriyle perdeli yaşamalarına seyirci kalması Kudsî Hadis’te mecazen: “Hasta oldum ziyaretime gelmedin” şeklinde ifade edilmiştir.

Nasıl ki bir ördeğin kendini tavuk zannetmesi ya da bir köpeğin kendini at sanması sağlıklı bir durum değilse; aynı şekilde hakikat şuuruyla sonsuzluk için var olan bir insanın kendini bedensel varlık zannetmesi ve bedenin ölümüyle yaşamının son bulacağını düşünmesi ruhen sağlıklı bir durum değildir!

Yine nasıl ki bir ördeğe tavukmuş gibi ya da bir köpeğe atmış gibi davranmak doğru değilse; aynı şekilde hakikat şuuruyla sonsuzda yaşamak için meydana gelmiş bir insana ölümlü bedensel varlıkmış gibi davranmak, o derece yanlıştır.

Kişinin hakikate ermesi ve ebediyeti kazanması için ihtiyacı olan bilgiden kendini yoksun bırakması; ya da kişinin başka insanların hakikate ermeleri ve ebedî yaşamlarını kazanmaları yolunda ihtiyaçları olan bilgiyi onlara ulaştırmaması Kudsî Hadis’te mecazen: “senden yemekle doyurulmamı istedim, ama sen beni doyurmadın” şeklinde ifade edilmiştir.

Bedensel varlık olmayan, bir bilinç olan insanın esas hastalığı psikolojik olup, bilincin esas şifası ve gıdası ilimdir.



GENEL MANADA Kudsî Hadis, her bir şeye Sünnetullah gereklerine göre hakkını vererek aktif bir yaşam sürmenin erdemine işaret etmektedir.

İnsanlık açısından ise, Risâlet ve Nübüvvet bildirimlerine dayalı olarak insanlığın(ın) hakkını verecek aktif bir yaşam sürülmesine işaret etmektedir.

Doğrusunu bilen Allah’tır.