On Birinci Hadis-i Şerif

Rasulullah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurdu:

- “Su hacmi, iki KULLE’yi (büyük küpü) aşınca, artık pislik taşımaz...”



Su hacmi, iki kulle’yi aşınca, artık pislik taşımayacağı gibi; beyin genelinin ağırlıklı olarak varlığın hakikati bilgisi, oluşum ve gelişim sistemi gerçekleri doğrultusunda işletilmesi de, bedenselliğin getirdiği hakikatinden perdelenme hallerini kendiliğinden bastırıp, ortadan kaldıracaktır.

Bunu sağlayacak en etkili çalışma DUA’dır.

İbadetin özü olan DUA , beynin prefrontal korteks alanındaki aklî fonksiyonlarla, beyin genelini istenilenin gerçekleşmesi yönünde faaliyet yapmaya teşvik etme çalışmasıdır.

(Not: Yüksek zihinsel faaliyetlerin ve öz farkındalığın oluştuğu beyin prefrontal korteks alanının işlevini şöyle özetleyebiliriz:

- İleriye yönelik plan yapma –akıl;

- Beynin sunduğu birçok seçenek arasında en doğrusuna karar verme –muhakeme;

- Gayeye kilitlenip, gereksiz detaylarda kaybolmama –konsantrasyon;

- Başka şeylerin dikkatini dağıtmasına izin vermeme –sebat;

- İçinde bulunduğu veya yer alacağı ortam ve etraf şartlarını iyi analiz edip, kendini buna hazırlama –uyum.)

Dua etmek , düşünce dalgalarıyla beynin genel faaliyet doğrultusunu belirlemektir. Beynin genel faaliyetleri, prefrontal korteksteki düşünce dalgalarıyla belirlenen amaç doğrultusunda yönlendirilerek, kişiye bunun sonuçlarını yaşatır.

Hz. Mevlânâ (k.s.) bu konuya mısralarında şöyle değinir:

Kardeşim, sen düşünceden ibaretsin...

Geriye kalan et ve kemiksin.

Gül düşünürsen gülistan olursun,

Diken düşünürsen, dikenlik olursun.

PEKİ, DUA SADECE el açıp isteklerini dillendirmekten ibaret bir çalışma mıdır?

Tabi ki değil...

Dua , düşünce gücüyle isteklerini gerçekleştirme yolunda beyin genelini uyararak harekete geçirme ve isteklerini gerçekleştirmene mani olacak ilgili beyin devrelerini bastırma çalışmasıdır.

Ne var ki prefrontal korteksteki aklî işlevler, beyne birçok kanaldan gelen (örneğin: bedenin duyu araçlarından, hormonal yoldan, çevreden, kozmik/astrolojik tesirlerden vs. gibi) verilerin etkisi yüzünden farklı bilinç (düşünce) modlarına geçirtilerek sekteye uğratılmaya çalışılır.

Prefrontal korteksteki aklî işlevlerin sekteye uğraması, amaçsız; mantık dışı düşünce, söz ve davranışlardan tutun; duygusal fevrîlik; dikkat dağınıklığı gibi, ya da daha uçta bir takım psikolojik hastalıklar veya ahlâkî (anti-sosyal) sorunlara yol açmaktadır.

Evet, beyin genelini isteklerimizi gerçekleştirme doğrultusunda yönlendirme mekanizmamız olan prefrontal korteks, her an birçok kanaldan beyne gelen verilerden etkilenerek içinde bulunduğu bilinç halinden çıkıp, bir öncekiyle hiç alakası olmayan veya tamamen zıt olan farklı bir bilinç moduna geçerek sekteye uğratılır. Farklı bilinç halleri, bizde farklı istek ve arzular doğurur, bu da beynin genel işlevinde koordinasyon problemine yol açar.

Neticede birçok isteklerimiz içinde, ancak bizi en derinden etkileyen ve beynimizi gün içinde en çok meşgul edenlerin gerçekleşme oranı daha yüksektir.

Beynini bedensel ve dünyevî konularla meşgul eden, hakikatinden perdeli yaşayan dünya ehlinden olur; bilimle meşgul eden, hikmet sırlarına ulaşır; melekûtla meşgul eden, sezgi ve ilham yollu holografik evren gerçeğini deneyimler, irfan sahibi olur; Allah ile meşgul eden, vehminden arınarak yakîne erer, mukarreb olur.

Peki her an sayısız veri bombardımanı altında olan beynimizin isteklerimizi gerçekleştirmesi yolundaki faaliyetini bozmadan devam ettirmesi için, prefrontal korteksin sekteye uğramasına nasıl mani olabiliriz?

Cevap: farklı bir bilinç moduna geçişi engelleyecek fiilî destekle.

Çünkü fiillerimiz, düşüncemizin dağılmasına engel olan ve bizi belirli bir bilinç modunda tutan konsantrasyon araçlarımızdır. Gerekli uygulama olmaksızın dikkatimiz çabuk dağılır ve biz çeşitli fikir ve duyguların etkisi altında rotasyona giderek beyin üzerinde kontrolümüzü kaybederiz.

Beynimiz anne rahmindeki ilk oluşumundan bu yana sürekli ve ağırlıklı olarak beden kaynaklı verilerin etkisi altında geliştiğinden, biz ilmen her ne kadar da Esmâ hakikatinden meydana gelmiş şuursal bir varlık olduğumuzu bilsek de, yine de kendimizi bedensel varlık kabul eder, böyle hisseder ve bunun gereğini yaşamaktan kendimizi alamayız. Yani hakikati bilmemiz, bizi beden kaynaklı sahte kimlik vehmi etkisi altında düşünmekten ve yaşamaktan kurtarmaz.

Hakikate erme isteğimizin gerçekleşmesi için, beynimizi sürekli hakikatimizi fark ettirici, hissettirici ve yaşatıcı uygulamalarla meşgul ederek –dindeki tabiriyle şer’i hükümleri yerine getirip, haramlardan sakınarak- ayık tutmak zorundayız. Ancak bu şekilde önemli bir ölçüde beyni beden kaynaklı verilerin etkisi altında çalışmasını önleyerek, beyin genelini Allah/hakikat bilgisi ve Sünnetullah/sistemi gerçekleri doğrultusunda kontrol altına almamız mümkün olur.

Beynin bu çalışma sisteminden dolayı Rasulullah (s.a.v.) Efendimiz sık sık oruç tutarak bedenin beyin üzerindeki etkisini asgarî seviyede tutmuş; farz ibadetleri yanı sıra nafile (gece namazları gibi, yararlı) ibadet çalışmalarını ölüm ötesi yaşama geçene kadar bırakmamış; hakikatinden perdelenmenin azabını yaşamamak için günahlardan sakınarak bilincini hakikat noktasında sabitleyip, beyin genelinin ağırlıklı olarak Hakk’ın gereğini yaşatacak istikamette işlev görmesini sağlamıştır.

Bakın Sahâbe’den Ümmü Seleme (r.a.) bu konuda bizleri nasıl bilgilendiriyor...

Ümmü Seleme (r.a.) soruldu:

- Ey müminlerin annesi, senin yanında olduğu zaman Rasulullah’ın en çok duası ne idi?

Rasulullah ’ın kutlu zevcesi Ümmü Seleme (r.a.) anlattı:

- Resûl-i Ekrem ’in en çok yaptığı dua şu idi: Ey kalbleri çeviren, kalbimi dinin üzerine sâbit kıl!

Bunun üzerine sordum:

- Senin duanın en çoğu, neden, Ey kalbleri çeviren kalbimi dinin üzerine sâbit kıl, duasıdır?

Resûl-i Ekrem buyurdu ki:

- Yâ Ümmü Seleme, gerçek şu ki kalbi Allah ’ın iki parmağı arasında olmayan insan yoktur. Dilediğini sebat ettirir, dilediğini de kaydırır.



İŞTE NASIL Kİ hacmi artan su, artık pislik kaldırmazsa… Aynı şekilde ağırlıklı olarak varlığın hakikati bilgisi, oluşum ve gelişim sistemi gerçeklerine dayalı düşünce ve eylemlerle çalıştırılan beyin de bedensellik fikriyle perdelenmez.

Muhakkak ki hasenat (Hakikatini yaşamak - kişiden açığa çıkan güzel yaşantı) seyyiatı (hakikati örtme ve nefsaniyetten kaynaklanan suçların getirisini) giderir… Bu, idrak sahiplerine bir öğüttür. (Kur’ân Çözümü, Hûd Sûresi 114)

Doğrusunu bilen Allah’tır...