BÖLÜM 6

ONDAN İSTİFÂDE EDİN

 

Rasûlullâh Aleyhisselâm şöyle buyurmuştur: “Bu siyah taş, yeryüzünden kaldırılmazdan önce ondan istifade edin. Çünkü cennetten çıkmıştır. Cennetten çıkan bir şeyin kıyâmet gününden önce ona dönmemesi gerekir.”

*                      *                      *

Önceki bölümlerde Hacer’ul Esved’in güneş sistemi dışından gelen bir göktaşı olabileceğini yazmıştım. Zaten “cennetten çıkma” tanımı, onun Dünya’ya ait bir şey olmadığını gösterir.

Taşın bünyesindeki yüksek frekansların bilgi kodlarını genlerinde barındıran insanın dahi bu dünyaya ait olmayan bir yönü vardır!

Nitekim Efendimiz Aleyhisselâm’ın “bana dünyaNızdan üç şey sevdirildi” ifadesi, O’nun bu dünyaya ait olmayan yönüne işarettir.

Dünyaya ait olan ne varsa dünyada kalacak... Bedenimiz toprağa karışacaktır. Dünya’nın akıbeti ise içindekilerle birlikte cehennemdir. Nitekim Nebe’ sûresi 21. âyet bu gerçeği şöyle açıklar: “Kesinlikle Cehennem güzergâh olmuştur (herkes oradan geçer)!”

Buna mukabil dünyaya ait olmayan yönümüz itibariyle…

Şuur boyutu itibariyle(!) bedensel algılamanın oluşturduğu koza dünyasının dışında, evrensel boyutlarda kendini tanıma anlayışı açıklığına ermiş olanlar ise, ölümün tadılması ardından berzah, kıyâmet, mahşer, sırat aşamalarından geçerek evrensel genişliğe yayılır ve nihayet cennet diye tabir edilen yaşama geçecekler.

Dinde ölümün içyüzünü, berzah, kıyâmet, mahşer, sırat, cennet ve cehennem kavramlarının ne anlama geldiğini ve teknik izahlarını merak edenler, Üstadım Ahmed Hulûsi’nin “İnsan ve Sırları” kitabını okumalarını tavsiye ederim.

Evet, Kur’ân hükmüdür bu… “Her şey, aslına rücû edecektir.”

Anne karnındaki oluşumunun 120. gününde, şekavet hükmünü almış olanlar dünyevî değerlere tamah edip, bedenin istekleri yönünde yaşar; beyinlerindeki bu düşük frekanslı dalga faaliyetinin oluşturduğu zayıf bir ruh (ölümötesi beden) ile aşama aşama cehennem ortamına geçerler.

Saadet hükmünü almış olanlar ise (Efendimiz Aleyhisselâm’ın Allâh adıyla açıkladığı) oluşumun hakikatine iman edip, Allâh ile aralarındaki tüm perdeleri kaldırarak, koza dışı gerçeklerle iletişim kurarlar. Kurdukları bu iletişim ile beyinleri yüksek frekansta dalga faaliyeti içine girer ve bunun oluşturduğu güçlü bir ruh ile aşama aşama (Evrensel ÖZ değerleriyle kayıtlanmadan yaşayacakları) cennet yaşamına geçerler.

Gelelim hadisin ilk cümlesine…

“Bu siyah taş, yeryüzünden kaldırılmadan önce ondan istifâde edin…”

Efendimiz Aleyhisselâm’ın bu tavsiyesinin anlamını önceki bölümde şu şekilde açıklamaya çalışmıştım:

Tevhid’in (evrensel düşünce sistemi) babası” olarak bilinen ve kendisinden sonra ileri düzeyde hakikati algılayacak ve yaşayacak bir neslin atası olan İbrahim Aleyhisselâm’ın zürriyetinden gelen (genetik özelliklerinin devamı olan) Efendimiz Muhammed Aleyhisselâm; yüksek frekans desteğini arkasına alarak kendini şuur boyutunda, öz değerleriyle tanıma açılımına kavuşmuş; evreni holografik yapıda deneyimlemeye başlayıp, hologramda seyahat ederek her sorunun temel bilgisine ulaşmış; böylece Risâlet ve Nübüvvet işlevleri altında, insanlığın ebedî saadeti için gerekli tüm bildirimleri yapmış; Mevlânâ’nın (k.s.)  “ayağının tozuyum” dediği Hz. Muhammed Mustafa Aleyhisselâm!..

Değerini takdir edemeyeceğimiz bu yüce şahsiyetin, açığa çıkardığı Bilgiden (Kur’ân ve misli olan Hadis-i Şerif’ler) istifade etmek için O’na yönelmek, biz beşerin selâmeti açısından büyük bir rahmettir.”

Efendimiz Aleyhisselâm’ın bu tavsiyesinde, “yeryüzünden kaldırılmadan önce” kaydı vardır. Yani, “henüz aranızda yaşıyorken (vefat etmemişken).

Burada Efendimiz Aleyhisselâm henüz dünyada yaşarken “ölmeden önce ölmek” suretiyle kıyâmeti kopup perdeleri kalkmış bir insandan bahsediyor. Bu, bir işi kitaptan öğrenmekle, bizzat ustasından öğrenmek arasındaki farka benzer!

İstifâde edilmesi gerekenler hususî anlamda Efendimiz Aleyhisselâm’ın vârisleridir. Genel anlamda ise tüm Velîlerdir.

Doğrusunu Allâh bilir.