BÖLÜM 2

GÜNAHLARIN KARARTMASI

 

Efendimiz Aleyhisselâm şöyle buyurmuştur: “Hacer’ul Esved, cennetten indi. İndiği vakit sütten beyazdı. Onu insanların günahları kararttı.”

*                      *                      *

Yine bu konuda Efendimiz Aleyhisselâm bir başka hadisinde şöyle buyurmuştur: “Hacer’ul Esved cennetten gelmedir. Kardan daha beyaz idi. Ehl-i şirkin hataları onu siyahlattı.”

Hacer’ul Esved’in cennetten inmesi, muhtemelen onun güneş sistemi dışından gelip Dünya’ya düşen bir göktaşı olduğuna işaret etmektedir.

Yine cennetten inme tabiri, onun bünyesinde barındırdığı yüksek frekanslarla da alakalıdır. Bu yüksek frekanslar beyin duyarlılığını artırarak, oluşumun hakikatini kavramamızı mümkün kılar.

“Oluşumun hakikati” derken, bunu algıladığımız boyuttan kuantsal boyuta doğru, derinleştikçe frekansı artan bir öze inim şeklinde anlamaya çalışalım. 

İşte oluşumun hakikati ile ifade etmeye çalıştığım şey, kuantum potansiyelde bir tasarım olarak mevcut olan evrenin, kozmik plandaki ilk açığa çıkış tarzı ve heyetidir (Tecellî-i vâhid).

Her birimiz, algı kapasitemiz kadar kozmik planda yer kaplarız. Bizler kozmik planı, bedenimizin algı kapasitesi ile düşük frekanslarla sınırlı olarak deneyimleriz. İşte bu düşük frekanslar dünyamızı ve dünyamıza dayalı olarak kişiliğimizi oluşturur.

Buna mukabil beynimiz yüksek frekansta titreştiğinde, algı kapasitemiz artar ve biz kozmik planı yüksek frekansta deneyimlemeye başlarız. Bu deneyim ile öncelikle bedensel varlık olmadığımızı, bir şuur olduğumuzu idrak ederiz ve bedenden soyutlandıkça ölümötesi yaşamın sırlarına vakıf oluruz. Dahası, evreni holografik bir yapıda deneyimleriz, ki “cennet” tabiri aslında budur. Böylece zamanda ve mekânda “ışık hızıyla” hareket etme serbestliği içinde buluruz kendimizi. Artık evrendeki yerimizi, sorma kapasitemiz belirler!.

Neyse sözü fazla uzatmadan konumuza dönelim…

İnsanların tavaf esnasında usul üzere sağ elle Hacer’ul Esved’i selamlamaları, onun insan bünyesinde parazit oluşturarak beyni olumsuz yönde etkileyen statik elektriği çekmesi özelliğinden kaynaklanmaktadır. Böylece kişinin beyni bir sonraki şaft için daha verimli hale gelir. Bu da sütten beyaz olan Hacer’ul Esved’in kimyevî bir tepkimeyle siyaha dönüşmesi sebebidir.

Hacer’ul Esved’in insan beynindeki yeri epifizdir (pineal gland). Epifiz, yüksek frekansların beyne geçiş noktasıdır. Epifizdeki bu özellik sayesinde beden kayıtlarından soyutlanarak, az önce bahsettiğim üzere evreni holografik yapıda deneyimlemek mümkün olur.

“Sütten beyaz” tabiri, epifizdeki yüksek frekans desteğini arkasına alanın, yöneldiği konuda ulaşacağı bilginin safiyetine (beşerî düşünce ve yorumlardan arınmışlığına) işarettir.

Kur’ân’da en büyük günah olduğu bildirilen şirk (düalizm), varlığın hakikatinin tek oluşunu ve bunun sonucu olarak evrenin bütünselliğini değerlendirememenin sonucu, anlayışta meydana gelen sapmadır.

“Günahların karartması” ise, bu sapmanın neticesinde kişinin kendini bedensel varlık kabul edip, bedenin tabii güdümü altında ölümlü bir hayvan gibi yaşamını sürdürerek epifizini köreltmesi; bunun neticesinde o kanaldan alacağı yüksek frekans desteği ile ölümsüz bir şuur olmanın getireceği aşkın bir yaşam halinden mahrum kalması anlamında söylenmiştir.

Doğrusunu Allâh bilir.

 

Not: Epifiz ile ilgili detaylı bilgi “Uyanış” isimli kitabımda mevcuttur. Merak edenlere kitabın ilgili bölümlerini okumalarını öneririm.