HACCA DAİR


Üstadım Ahmed Hulûsi hacca niyet etmeyi, “ALLÂH’a ulaşmak…”, ihram giymenin bâtın anlamını ise “ALLÂH’a ulaşmak üzere tümüyle dünyadan arınmak için sanki ölen biriymişçesine kefen giymektir!” olarak açıklık getirir. 

 

Gelelim Arafat’ta vakfeye…

 

“Hac, Arafat’tır” buyurur Efendimiz Aleyhisselâm. Kâbe’nin altında kesişen ley (pozitif enerji akım) hatlarının oluşturduğu yüksek enerji alanının bir uzantısı olan Arafat“Hemen iki nalınını (beden ve bilinç bağlarını terk et; şuur olarak kal) çıkar; gerçekten sen mukaddes vadin Tuva`dasın!" (TaHa: 12) ayeti gereğince, şuur boyutundaki karşılığı olarak yeryüzündeki mukaddes vadi’dir.

 

Burada İlâhî feyze (“alemlerden” yayılan ve çeşitli akımlar oluşturan güçlü dalgalar yanı sıra derin varlık bilgisi ihtiva eden yüksek frekanslı dalgalara) duyarlı hale gelmek için beden ve bilinç bağları (beşeri ilişkiler) terk edilir. 

 

Bahsettiğim bu yüksek frekanslı dalgalar tasavvuf terminolojisinde, anladığım kadarıyla “Feyz-i Akdes” ve “Feyz-i Mukaddes” diye,  biri Zatî; diğeri ise  Esmâ kaynaklı olarak belirtilmiştir. 

 

İlâhi feyze mazhar olan kişi irfan sahibi olur, nasibinde varsa Maarifi Billah edinir (Allah nazarıyla bakma açılımı kesbeder).

 

Ayrıca bir çok Nebi ve yüksek dereceli Veliler Arafat’taki enerji alanını daha da güçlendirmek suretiyle, orada bulunan tüm insanların geçmiş günahlarından (ruhtaki negatif yükten) arınmalarını sağlar; yanı sıra haccın esas amacına (yani, haccı mebrur’a) ulaşacak istidata sahip beyinlere de manen destek olurlar.  

 

Güneşin batmasıyla beraber “Arafat`tan hep birlikte akıp dönerken, Meşari Haram`da (Müzdelife)Allâh`ı zikredin." (Bakara: 198) ayetinde belirtildiği üzere…

 

Arafat’ta yapılan vakfenin ardından kişi Müzdelife’ye, sonra Mina ve nihayet Kâbe’ye doğru, arkasına bakmadan (hiçbir şeyin etkisine kapılmayıp) ve hızını kesmeden (oyalanmaksızın) esas hedefe kilitlenerek yol alır. 

 

Hedef İlâhî Zât’tır!.

 

Meş'aru'l-HarâmMüzdelife'de bulunan ve Cebel-i Kuzâh denilen bir tepenin adı olup, haram bölgesi kapsamındadır. 

 

Meş’ar, şuur’dan masdar olup; haram ise hürmet anlamına gelir. Hakikat esasları üzerine inşa olmuş şer’i hükümlere uyulması ve haramlara (hakikati hissedip yaşamayı çağrıştıran işaretlere) saygı gösterilmesi, Arafat’ta edinilen irfanın neticesi bir duruştur.

 

Efendimiz Aleyhisselâmın veda haccında, Arafat’ta ümmeti için yaptığı duanın Müzdelife’de icabet bulması, o bölgenin özelliğine dair bir başka inceliğe işarettir. 

 

Şöyle ki, bölge olarak negatif bir enerji alanına sahip olan Müzdelife’de vakfe, Arafat’taki irfan ile tahakkukun kapısını açar. Yüksek frekansların açtığı üst düzey farkındalıklar, alt boyutta (beynin nöral yapısında işler devrelere) ilâhî kuvvelere dönüşerek madde üzerinde tasarruf gerçekleşir. 

 

Minakurbiyyettir (Kurb’un üç hali: İlmel, Aynel ve Hakkel yakîn)… Kişi burada muradına nail olur. 

 

Müzdelife’de toplanan taşlarla (edinilen ilâhî kuvvelerle) üç şeytan taşlanır. Yedi taş ile… Yani, İlâhî sıfatla (Mardiye şuuruyla) tahakkuk ederek üç şeytan (zahirde cin; bâtın anlamı ise kişiyi hakikatini yasamaktan perdeleyen benlik, tabiat ve şartlanmalar) taşlanır ve bunlara geri dönmemek (etkisi altında kalmadan yaşamak) üzere Kâbe’ye gidilir.

 

Hacda bana değerli bir büyüğüm, sadece büyük şeytanı taşlamamı söylemişti… “Çünkü benlik/ego olmazsa, diğerlerinin (orta ve küçük seytanın) kişi üzerinde etkisi kalmaz” demişti.

 

Ley hatlarının kesişmesiyle güçlü bir enerji santrali haline gelen Kâbe, aynı zamanda yüksek şuur sahibi bir Veli’dir de. Kâbe’nin ruhaniyetiyle iletişim kuranlar bunu fark ederler. 

 

Kâbe’de ifaza tavafı, “İlâhî feyzin devam ederek, kişinin sonsuzda ilerleyip yükselmesi” gayesiyle yapılır. Ardından bunu nasip edene, beşeriyetinin hiçliğini itiraf ve şükür olarak hullet makamında iki rekat namaz kılınır. 

 

Hullet makâmı“Allah’ın kulunda; kulun da Allah’ta aydınlandığı”İbrahim Aleyhisselâm’a atfedilen özel bir farkındalık halidir. 

 

Veda tavafına gelince… Yine aynı büyüğüm bana, “Kabe’ye veda edilmez” demişti.

 

Hac ile ilgili yazmış olduğum bu kısa bilgi, anekdot ve verdiğim bazı işaretlerin geniş izahı, kısmette varsa yeni bir kitap konusu olabilir. 

 

Kişi hangi anlayış düzeyinde olursa olsun, imkan bulduğunda mutlaka yerine getirilmesi gereken çok onemli bir ibadettir hac. Efendimiz Aleyhisselâm bu konuda bizleri, “HACCA gidecek kadar imkânı olan, buna rağmen gitmez de o sene içinde ölürse, ister Yahudi olarak ölsün ister Hristiyan!” ifadesiyle uyarmıştır. 

 

Üstadım Ahmed Hulûsi’nin de belirttiği üzere “Hiçbir hayır ve ibadet, haccın insana getirisini kazandıramaz! Kim aksini söylüyorsa, o henüz haccın ne olduğunu, değerini idrak etmemiş, hatta fark etmemiştir...” 

 

Diğer yandan ise, hacca gitmek ve getirisinden istifade etmek için kişinin belirli bir kemâlâta ulaşmasının, hiç olmazsa konuyu tahkik etmiş olmasının bir gereklilik olduğunu da belirtmişlerdir.

 

Doğrusunu Allah bilir.

 

 

Waalwijk, 24-06-2023

 

 

Project Image

 

Şimdi irfan vaktidir,

Takvaya hâcet kalmadı

Zevk-i vicdan vaktidir,

Feryada hâcet kalmadı.

 

Ehli vahdetten alanlar

İlmi tevhid dersini

Gizli irfan buldular,

Fetvaya hâcet kalmadı.

 

Hamdülillâh sofiya

Aydık müsemmadan haber

Zâtı mazhardır gönül

Esmâya hâcet kalmadı.

 

Etti şems-i ehadiyet

Burc-u vahdetten tulû

Leyl-i firkat zâli oldu

Ay’a hâcet kalmadı.

 

Hakk’ın feyzi âleme

Düpdüzdür anlar isen,

Bu görünen mevcudat

Bir yüzdür anlar isen.

 

Enbiyânın geldiği,

Dört kitabın indiği,

Her lisanın dediği,

Bir sözdür anlar isen.

 

Hak vechini görmeye

Gözü dönmüş Âdeme

Bu âyinede âlem

Bir tozdur anlar isen.

 

                        Gaybî