BÖLÜM 4

BİR LİSAN, İKİ DUDAK

 

Efendimiz Aleyhisselâm şöyle buyurmuştur: “Bu taşın bir lisanı, iki de dudağı vardır. Kendisine hak üzere istilâmda bulunanlar lehinde kıyâmet günü şahidlik yapacaktır.”

Konuyla ilgili bir başka hadiste ise Efendimiz Aleyhisselâm şöyle buyurmuştur: “Vallâhi Allâh, onu kıyâmet gününde gören iki gözü ve konuşan bir dili olduğu halde diriltecektir ve kendisini hakkıyla istilâm edenler hakkında tanıklık edecektir.”

*                      *                      *

Hacer’ul Esved’in lisanı, bünyesindeki yüksek frekansların, oluşumun hakikatiyle ilgili derin varlık bilgisini kendine çekmesi ve istidadı müsayit olanların beyin duyarlılığını bu konuda artırması özelliğidir.

Taştaki bu özelliğin insanî boyutlardaki açığa çıkışı ise “nüfuz” özelliğidir. Velâyet sahibi bir zât, bir gerçeği idrak ettirmek istediği zaman, bunu beyin gücüyle (vermek istediği konuda yaydığı yüksek frekanslı beyin dalgalarıyla) karşısındakinin beynine nüfuz edip, belli bir açılım oluşturarak yapar. İşte Velî’deki bu özelliğe tasavvufta “nüfuz” denir.

Velâyetin iki dudağı vardır, ki biri Risâletten; diğeri Nübüvvetten kelâm eder.

Risâlet, oluşumun hakikati bilgisini açarken; Nübüvvet, bu hakikatin değerlendirilmesi yolunda yapılması gerekenleri bildirir.

Hacer’ul Esved’e istilâmda bulunmak, Risâletin açığa çıkardığı hakikat bilgisine iman etmek; Nübüvvetin bildirdiklerine teslim olmaktır.

Şimdi burada kısaca beynin çalışma tekniği ile ilgili anlatmak istediğim bir konu var…

Hakikat farkındalığını oluşturan yüksek frekanslı dalgalar, epifiz kanalı üzerinden beynin elektromanyetik alanına yansır. Bunun gibi diğer beyinsel işlevlerinin bu alana yansıttıklarıyla, beynin EM alanında bir girişim deseni oluşur. İşte bu bir anlık farkındalık halidir.. Bilinçtir!. Yani bilinç, beyinsel aktivitelerin EM alanında meydana getirdiği girişim deseninin anlık enstantanesidir.

Beyinsel işlevlerin birçoğu beden ağırlıklı veri girdilerinden oluşur. Bundan dolayı beden kaynaklı veri girdileri beyinde her zaman daha baskın konumdadır. Hakikat farkındalığını oluşturan yüksek frekanslar ise o desen içinde sadece iz bırakır ve bizler o izi sürmekle hakikate dair birtakım sırlara agah oluruz. Fakat bu sırların keşfi, bilinci aydınlatacak kadar yeterli olmaz!

Epifizden beyne geçen yüksek frekansların nûruyla bilincimizin aydınlanması için, diğer beyinsel işlevlerin o nûr içinde ize dönüşmesi gerekir.

İşte Nübüvvet, hakikat nûruyla bilincin aydınlanması için, yapılması gereken beyin ayarını bildirir. Bu çalışmalara Dinde ibadet denmiştir ve ibadet etmekle beynimizde oluşumun hakikatini değerlendirmeye yönelik yeni bağlantılar (sinapslar) ve devreler oluştururuz veya mevcut devreleri geliştirerek baskın konuma getiririz.

Risâlet ve Nübüvvet işlevlerini yürüten bir Velî, insan düzeyine ref etmiş Hacer’ul Esved gibidir. Bundan dolayı bir Rasûl veya Nebi’ye istilâmda bulunmakla (yönelmek), Hacer’ul Esved‘e istilâmda bulunmak eş anlamlıdır.

Şu farkla ki, hakikat bilgisi Hacer’ul Esved’de madenî şartlarla sınırlı iken; Risâlet ve Nübüvvet işlevlerini yürüten Velî’de, insanî şartların sağladığı sınırsız imkanlar derecesine yükselmiştir.

Hacer’ul Esved’in şahitliğine birinci bölümde değinmiştim. Kıyâmet konusunu ise sonraki bölümde ele alacağım.

Konuya dair düşünce ve hislerimi ne kadar açmaya çalışsamda, kelimeler kifayetsiz kalıyor.

Bir şeyden birçok şeyleri… Bir işaretten, olayın tamamını...Hatta bir satırdan defteri anlayabilene ne mutlu.

Doğrusunu Allâh bilir.