Otuz Birinci Hadis-i Şerif

Rasulullah s.a. Efendimiz , şöyle buyurdu:

- “Şam, yüce ALLAH’ın yer hazinelerinden bir hazinesidir... Kullarını orada saklar...”



Şahı Velâyet Hz. Âli (k.v.) Irak’ta iken, bir gün yanında Şam halkından bahsedilir. Bazıları, onları lanetlemesini isterler. Bunun üzerine Hz. Âli (k.v.) Rasulullah (s.a.v.) Efendimizden şunları işittiğini söyler:

“Ebdaller kırk kişi olup Şam’da ikamet ederler. Onlar sayesinde yağmur yağar, onlar sayesinde düşmana karşı zafer kazanılır ve onlar sayesinde Şam halkından azap uzaklaştırılır.”



Yine Rasulullah (s.a.v.) Efendimiz başka hadislerinde bu konuyla ilgili şöyle buyurmuştur:

“Bu ümmet içerisinde kırk kişi İbrâhim meşrebi üzerinde, yedi kişi Musa meşrebi üzerinde, bir kişi de Muhammed meşrebi üzerinde bulunur. Bunlar mertebelerine göre insanların efendisidir.”

*

Ümmetimin arasında her zaman kırk kişi bulunur. Bunların kalbleri İbrâhim’in kalbi gibidir. Allâh-u Teâlâ onların sebebi ile kullarından belâları giderir. Bunlara Ebdâl denir. Onlar bu dereceye namaz ve oruç ile erişmediler.

İbn-i Mes’ûd (r.a.): Yâ Rasulullah! Ne ile bu dereceye ulaştılar?” diye sorunca;

“Cömertlikle ve Müslümanlara nasihat etmekle eriştiler” buyurdu.

*

“Bu ümmetin Ebdâlleri otuz kişidir. Hepsi de Halilu’r-Rahman gibidir. Her ne zaman onlardan biri vefat etse, Allâh-u Teâlâ ve Tebârek hazretleri onun yerine bir başkasını getirir.”



BÖLÜMÜN KONUSU olan hadiste Şam şehrinin yer olarak önemine işaret edilmektedir.

Naklettiğim diğer hadislerden anlaşılacağı üzere konumuz olan hadis aynı zamanda Ricâl-i Gayb’ın dörtler, yediler ve kırklar diye bilinen tasarruf sahibi yüksek dereceli Velîlerle ilgilidir.

Peki Şam şehrinin bu yüksek dereceli Velîlerle bağlantısı nedir?

Mekke, Medine, Kudüs, İstanbul, Şam gibi bazı yerler, insanlığın gidişatını etkilemesi açısından önemli jeopolitik bir konuma sahiptir.

İnsan bedeni, belirli organların birlikte bir sistem içinde çalıştığı organizmadır ve bu organizmada örneğin sinir sistemi ve damar yolları, organlar arası bağlantıları oluşturarak bilgi ve kudret akışını sağlar... Aynı zamanda sinir sisteminin kesiştiği önemli düğüm noktaları da vardır.

Dünya da insan bedeni gibi belirli sistemlerin bir araya gelmesiyle çalışan organizma gibidir ve insan bedenindeki sinir sistemi veya damar yolları gibi, bölgeler arası bağlantıları oluşturarak bilgi ve kudret akışını sağlayan enerji akım kanalları (Ley hatları) veya dünyanın çekirdeğinde eriyik demirdeki girdapların oluşturduğu ve dünya dengelerinde önemli etkisi olan güçlü manyetik alanlar mevcuttur. Bu enerji akım kanallarının kesiştiği veya çok güçlü manyetik alanların etkili olduğu bazı bölgeler, organizmada önemli kilit noktaları oluşturur.

Nasıl ki alternatif tıpta örneğin akupunktur ile bedenin sinir sistemi uyarılıp veya bastırılarak belirli hastalıklar (fiziksel veya zihinsel denge bozuklukları) tedavi edilmeye çalışılıyorsa; aynı şekilde bazı bölgelerde dünyanın (dolayısıyla insanlığın) gidişatını olumlu veya olumsuz olarak etkilemede önemli kilit noktaları oluştururlar.

Bu yerlerin insanlık açısından önemli kilit noktaları oluşturdukları hakkında çeşitli Rasulullah açıklamaları olduğu gibi, bilimsel nedenleri de vardır. Fakat uzatmamak için sadece konumuzla ilgili düşüncemden bahsedeceğim.

Evet... Mekke, Medine, Kudüs, İstanbul ve Şam gibi bazı yerler, insanlığın gidişatı açısından çok önemli kilit noktalarıdır.

Bu kilit noktalara hükmedenler yeryüzünün maddi ve manevi zenginliklerine sahip oldukları gibi, aynı zamanda insanların idaresinde de etkili rol oynamışlardır ve halen de bu böyledir. Zira bunu bilen birçok devlet yöneticileri, bu kilit nokta oluşturan bölgelerde hakimiyetlerini kurma mücadelesi vermektedirler.

Hadisten de anlaşılacağı üzere Şam, yer olarak çok önemli bir kilit noktası oluşturmaktadır.

Ricâli Gayb’den olan dörtler, yediler ve kırklar, insanlığın idaresi açısından yer olarak Şam’ın önemli bir kilit noktası oluşturduğunu bildiklerinden, insanlığın selameti için bu yere hükmedenleri gözetir ve gerektiğinde müdahale ederek istikamet verirler. (Bunu nasıl yaptıkları hakkındaki görüşümü “Yedinci Hadis-i Şerif” bölümünde okuyabilirsiniz.)

Bu zevâttan biri de Şeyh-ül Ekber Muhyiddîn Arabî (k.s.) Hz. leridir.

Muhyiddîn Arabî (k.s.) Hz.leri: “Sizin taptığınız benim ayağımın altındadır” dediği için Şam’da idam edilmiş ve insanlar kabrine uğramasın diye bilinmeyen bir yere defnedilmiştir.

Muhyiddîn Arabî (k.s.) Hz.leri vefat etmeden önce: “Iza dehale’s-Sîni ila’şın. Zahara kabr-i Muhyiddîn...” Yani “Siyn Şına girdiğinde, Muhyiddîn’in kabri zahire çıkacak” diyerek, vefatından yıllar sonra Yavuz Sultan Selim’in Şam’ı fethedeceğinden ve kabrinin yerini bulacağından bahsetmiştir.

Bu hadiseden de anlaşılacağı üzere Muhyiddîn Arabî (k.s.) Hz. leri, Allah’ın yer hazinelerinden bir hazine olan Şam’da sakladığı kullarındandır ve Muhyiddîn Arabî (k.s.) ’nin ifşa olmasıyla hadiste bahsi geçen o kulların nasıl bir kemâlata sahip olduğu hakkında bizlere önemli bir ipucu verilmektedir.

Naçizane görüşüm…

Doğrusunu bilen Allah’tır...